16 Haziran 2008 Pazartesi

Karartı

Düşlere bulaşmış korkularımızla karartıyoruz hayatlarımızı. Sonsuz bir kısırdöngüden kendimize uçsuz bucaksız açlıklar yaratıyoruz. Kendi açlığımızla başkalarını doyurup, içimizi öldürüyoruz. Çürütmek bizim işimizdir. Zamanı öyle sarıyoruz ki, her ‘an’ dediğimiz zaman diliminde, ölüm bile yaşımızdan geride kalıyor. Ölümden daha ölü kalıyoruz. Bakakalıyoruz kırmızılıktan kahverengiye çevirdiğimize. Beyazları siyahların yuttuğunu görüp, gözümüzü kapıyoruz. Her gözümüzü kapadığımızda birbirimizi görüyoruz; Biz birbirimizin karanlığıyız...

En mutlu şarkıların içinden hüzünleri çekip kendimize kararmış müzikler yaratıyoruz. Kendi müziğimize ağlayıp, bestekâra övgüler yağdırıyoruz. Bizi ağlattı diye... Yaşlarımızı eski ve kirli kavanozlarda biriktiriyoruz. Doldukça tükenmeyen kavanozlarda. O kavanozlar ki ellerimiz yana yana şekillendirdiğimiz. Biz acının nerede olduğunu biliyoruz. Bedenimizi de yüreğimizi de acıya kilitlemiş, eziyete haz diyoruz.

Dünyaya küfürler savuruyoruz en acıklısından. Acıklı küfür olur mu? Biz buluyoruz. Sinirli değiliz ki biz, yalnızca küskünüz, yalnızız. Biz birlikte yalnızlığımıza yalnızlık katıyoruz. Ve anlamasını beklemiyoruz kimsenin. Sadece bakıyoruz birbirimizin kuyu gözlerine, düşüyor, aydınlığı görüyor ve çıkmıyoruz.

Bu yüzden kendi yarattığımız iki kişilik mezarlarda yalnız yatıyoruz. Yan yana mezarlarda yalnız bedenlerle birbirimize sesleniyoruz çıkmaz sesimizle. Bizim yaşamımız baştan sona kabus değil mi; çıkar mı hiç bir inilti bile boğazımızdan?

Sevgilerimizi birbirimizi boğarcasına verip, yine de mutlu olamamak neden mi? Tam olarak bizden... Biz zaten bunun için varız yalnız insan! Biz ‘bir’ olabiliriz ancak, çift olamayız. O zaman ne sen kalırsın ne ben. Bizim adımız yalnızlık. Bizim besinimiz keder. Mutluluk bize ancak anne elinden verilmiş zehir olabilir. Kendine doğruyu söylesene... Mutlu olabilir misin?

Sen yalnızca sevebilirsin. Ben yalnızca sevebilirim. Bu yüzden biz çift değil de biriz. Senin acın benim boğazımı yakacak, benim acım yüreğimi eritecek. Benim acım ellerini titretecek, kendi acın göğsünü sıkıştıracak. Ölmek için sevdim ben. Ölürcesine sevdim. Okuyanı sıkacak. Biz de bununla eğlenmiyor muyuz zaten? Hüznümüzü insanların eline “bir dakika tutar mısınız” diyerek verip altında ezilmelerinden keyif alıyoruz.

Onları ezmek için sevdim ben. İçimi de... Ya da yalnızca sevdim. ‘Yalnız’ca...

Hiç yorum yok: