Bir çiçekçi çocukla ortaya çıktı her şey apaçık! Güneşin en parlak anı, kapkara bulutlara dönüştü gözlerinde.
Öylece oturuyorlardı orada. Belirsiz bir sessizlik, belirgin bir mutlulukla... Küçük çocuk sezmiş olacak aradaki elektriği (ya da kadın öyle umuyordu). İşin aslı çocuğun sadece onları gördüğü ve çiçek satmak için geldiğiydi... Sadece bir kadınla bir erkek oturuyordu ve çocuğa göre onlar sevgiliydi. Ya da karı-koca... Çiftlerdi yani eninde sonunda. Öyleler miydi?
“Abi karına bir çiçek alsana” dedi ilk önce. Gayrı ihtiyari cevap verdi adam. “Karım değil o”. “Sevgiline al o zaman” dedi çocuk. “Sevgilim de değil” dedi adam... Çocuk “Olsun, yine de güzel bayana bir çiçek...” dedikçe elindeki bir demet bıçak ile nereleri deştiğini bilmiyordu. Her ısrar, bir ayna daha tutuyordu ortama, gerçeğe. O güneşli hava o kadar yansıdı ki aynalardan birbirine, aynalar kırıldı, gün ışığı sönüverdi birden. Çocuk bir süre sonra püskürtülmüştü. Kadının belirgin mutluluğuysa sönmüş...
Kırgınlığını, sönmüşlüğünü, kurumuşluğunu, solmuşluğunu belli etmemek için ölesiye savaşması gerekiyordu. Fakat değil ölesiye savaşmak, hayatın küçük bir anıyla tartışacak bile gücü kalmamıştı. Sadece sustu. On senelik, yirmi senelik sustu sanki o birkaç dakikada.
Sevgilisinden daha sevgilisi anladı hemen halini. Hiçinden daha hiçi ayrıca... Onun her yerini kaplayan ‘hiç kimsesi’... Adını kullanılmış-kullanılmamış tüm aşk kelimeleriyle koyabileceği ama çift veya sevgili olmakla ilgili bir kelime bile ekleyemeyeceği kişi... Hem her şeyini paylaştığı, hem her şeyini sakladığı... Birbirleri için hem giz, hem çözüm... Her ne iseler, o çocuğun söylediklerinden biri olmadıkları kesindi.
Bunca yakınken, anlamıyordu işte olanları. Ya da o kadar katı ki kalıpları, duvarlarını aşmak onları yeniden oluşturmaktan daha zor. Yeniden oluşturmak ise imkansız...
Adam sadece anladı... Yapabileceği bir şey zaten yok ki! Zamanı geriye alıp, yaşanmışları, sevilmişleri geri döndürmesi, yok etmesi gerek. Adam yaşadıklarını da, sevmişliğinden de hoşnut, neden vazgeçsin ki? Bir kadının abuk subuk gelincik kırgınlıkları yok olsun diye dünyayı tersine mi çevirecek? O yüzden sadece anladı. Kadınsa gülümsedi olanca yalanıyla. Ağlamakla gülümsemeyi aynı düzleme oturtup birini dışarı verdi, birini içeri. Boğazından başlayarak çekildi içi. Sevgisi, aşkı taşıyamayacağı kadar ağırlaştı, ağırlaştı içinde. Midesinde takıldı kaldı sonunda. Gülle gibi kaldı. Şiştikçe şişti içeride, nefes alamaz oldu.
Yapılacak, söylenecek hiçbir şey yoktu ortada, onlar da yapmadılar. Ölüm sessizliği ile kapandı konu. Elini tuttu sıcacık. İçine aktı. Ilık ılık doldu içine. Kadın da onun sevgisinin koynuna doldu. Buna isim vermeye gerek yok sevgiden başka dedi kadın ve sustu. Hissedip yaşamak için susmaktan başka çaresi olmadığını bilerek. Sadece devam ettim yeri - göğü doldurur sevmeye. Çiçekçi çocuğu da unuttu unutabildiğince…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder