Hayalinin parlak metal ince telli saçlarından düşerken, sen yine de çakılacağın yerin kuştüyüyle kaplı olmasını dile… Düşün, kabusa dönüşürken, hayallerin gerçeğe koşar adım gitmektedir nasılsa. Hayat asasının senin elinde olduğunu sanmaya devam ederken, kukla hayatı yaşadığını bilmektir belki inanmak…
Rüyanda aldığın yolun ne zaman ve nerede sona ereceğini düşünmek bir yana, acaba sen zamanın ve hayatın neresinde yaşadın? İnanç, kazanç, aşk ve sorularla boğuştuğun o anlarda, yani yaşam dediğin küflü kompozisyon paragrafında, yazın çoktan yazılmış, sayfan yırtılmış ve içine asla dönemeyeceğin o defter kapatılmıştır.
Başın ve sonun aynıdır senin. Yüzüne bakıp, k..ını görürsün. İyilik dediğin noktada harcadıklarını, kötülüklerinde, senin kırık parçalarını… İçin dışın bir senin, derim, benliğim dediğin şeffaf abanda.
Konuşmaya başlamadan önce, kendinle ilgili söyleyebileceğin tek şey, başladığın hayatın noktasının nereye konulacağıdır. Lakin bu bilgi edinilmiş olmadığı gibi, konuşmaya başladığında söze dökülemediğinden, gün batımı gibi batar, yiter bilincinin derinliklerinde.
Sonunu bil. Hatırla geçmişteki geleceğini. Ancak o zaman ne kadar aciz olduğunu bilirsin çünkü. Almaya kalkışma yanına başka aciz hayatları. Çünkü senin yolun tercihli. Senin yolun çıkmaz. Başkasına, o yolu gerisin geriye yürütme boşa.
Düşünmemek en kolayı zaten. Süzülerek, düş dolu geçirmek istiyorsan lanet dolu günleri, dene elbet. Her tatlı, acıyı biraz daha acılaştıracaktır ama sen düşünme yine de...
Tutun hayalinin parlak metal ince telli saçlarına. Uçuşurken o saçlar, rüzgarında, hiç tatmadığın lezzetlerin kokularını ciğerlerine çek. Benzetmelerle dolu hayatın, en benzememiş aktarmalarını, hayat şiirine dönüştür. Kuştüyü san, öyle hisset, düştüğünde beynin ve bedenin paramparça olsa da… Niye ki? Sen zaten düşmeyeceksin. Düş değil mi…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder